Bloğun altın günlerinde ki o zamanlarda geçen hikayelere evvel zaman içinde diye bile başlanabilir, önce bir akşam Çeşme’den dönerken eve çok yakın bir ara sokakta radyatör patlamıştı. Tam da akerdeonlu bir roman ve eşi şarkılar söyleyerek oradan geçerken. 2-3 gün sonra da uzakta bir oto sanayisinde yedek parça evrenine dalmıştım. Bir yandan Ağustos sıcağı, bir yandan bir torbayla patlamış karbüratörü taşıyordum. Sonra da yeni bir tane alıp iki karbüratörle dönmüştüm. Ama girdiğim bir çıkmacıdaki sonsuza doğru uzanan yedek parçaların görüntüsü aklıma kazınmıştı.
O zamandan beri sürekli bize yakın olan oto sanayisine gittim. Zaten o zaman da oraya gitmiştim de arabanın sahibi abim orijinalini alma diye 2. Sanayi’ye göndermişti. Ama şimdi işim düştü. Eski arabamın değişmesi gereken iki basit parçası var bir süredir. İçini yıkarken plastik parçalara garip bir kimyasal madde sürmüşler. O madde güneşle beraber plastiği eritmiş gibi yapış yapış yapmış. Internette 1-2 tane var iki parça da ama anlamsızca pahalı geldi bana. Bize yakın olan Ata Sanayi’nde yok. Niye 2. Sanayi’ye bakmıyorum dedim. Zaten gidesim geldi.
Geçen sefer dedelerin işlettiği evle yedek parçacı arası garip yerlere girip çıkmıştım. Mutfakta radyatörler duruyordu, duvarda asılı tavalara yakın. Bu sefer öyle olaylı geçmedi. 2. Sanayi sıradandı. Parçaları bulamadım. Bir yerde yaklaştım, ama uymadı. “Ben yıllar önce büyük bir çıkmacıya gelmiştim buralarda, o ne tarafta kaldı” diye sordum ilgilenen genç adama. “Ünallar, İzmir’deki en büyük yedek parçacı”. Tarif ettiler ama ben bir türlü bulamıyorum.
Ağaçlıklı Yol’dan girilecek. İzmirli olup o yolu bilmeyen İzmirli değildir. Ege Üniversitesi’ne çıkıyor yol. Ben de ortaokulda 4 yıl boyunca okula oradan gidip gelmiştim. Ama şimdi birçok yol tek yön. Bir yeri kaçırdın mı dönüp duruyorsun. Bir kavşaktan döneceksin dediler. İki kavşak var, ikisinin de her çıkışına girdim, yok.
Sonra yakındaki 3. Sanayi’ye gittim. Orası İzmir’in en merkezi yeri sayılır. Oto sanayi olmak için fazla değerli. Birkaç yıl sonra işmerkezi-avm-rezidans atağına uğrayacağına eminim. Orada bir kez daha tarif ettiler. Kavşakların birinde hiç dikkat çekmeyen bir yan yol. Girdim ve orada. O anda anılar üşüştü. Ama çocukluğundan bildiğin bir yere tekrar gittiğinde hem çok tanıdıktır hem de hatırladığından çok farklıdır ya, öyle bir durum.
Genişçe bir giriş alanı, kenarında bir masa ve birkaç adam birşeyler konuşuyorlar. Girerken biri sordu, söyledim aradığım parçayı. Masanın arkasındaki adama yönlendirdi. Konuşmalarının bitmesini bekledim. Sordum, yok dedi pek de umursamadan. İşim bitmişti ama ben görmek istediğim, 3 boyutta sonsuza doğru uzanan yedek parça deposunu görmemiştim. Girişten birşey de belli olmuyor. Solda bir oda, karşıda bir oda, bir de sol çaprazda birkaç kapı filan var, ama çok devamı var gibi görünmüyor. Kimse benimle ilgilenmediği için oraya yaklaştım. Arada gözüken dar aralıktan birkaç adım attım. Resimler geçen seferden. Bu sefer biraz da çekinip çok ilerlemedim. Zaten yanımda telefon-foto makinası da yoktu. Geçen sefer bir de küçük foto makinası taşımışım.


Zaten resimlerden anladığım, girişi parçalardan temizlemişler. Aksak’ın (Hırsız Polis) işyeri gibi düzgün, biraz daha steril hale getirmişler.




Burası çok fantastik bir yer. Hatta iddia ediyorum, gezi kitaplarına girmeli. Turistler için turlar düzenlemeli. Zaten İzmir’de mutlaka görülmesi gereken neresi var ki? Ünallar Agora ile yarışır:))