SÜPERSTAR (Jesus Christ)
24 Temmuz, 2006Jesus Christ.
Superstar.
Who are you, what have you sacrificed?
Jesus Christ. Superstar. Who are you, what have you sacrificed?
15 kere daha tekrarlayabilirim nakaratı. Müzikalin film versiyonu yarın (Salı) 10’da e’de (cnbc-e, akşam). Eleştirmenlerin çok bayılmadığı bir film ama daha çok kendi başına değerlendirmedikleri için. Broadway müzikaline ve öyküye yeni birşey katmamak ve taraf tutmamakla suçlanmış. Oysa bence rock operanın tanımı bu film.
Ama ben pek objektif olamam. Müthiş bir tiyatro grubumun olduğu günlerde arada konseyin televizyon odasında yerlere yayılır, çok iyi performanslı filmleri izlerdik, Apocalypse Now gibi. Filmlerden biri de buydu ve müzikleri kadar ruhuna da vurulmuştuk. Zaten bizim de öyle bir ruhumuz vardı, neredeyse odadan çıkıp dışarıda dansedecek bir hal. Onu yapmadıysak da daha gariplerini yapmışızdır.
Neyse, kaçırmayın, alınırım. Tiyatroda Ian Gillian (Deep Purple) canlandırmış İsa’yı, ama onun nakaratında Superstar denmemesini, Jesus Christ Jesus Christ diye gitmesini sevmem. Ve Jesus must die kısmını İmam must die diye söyleyeceğimden emin olabilirsiniz.
Akşama hazırlık olsun diye çalalım: Gethsemane (I Only Want To Live). İsa kaderine isyan ediyor. Hikayeyi wiki‘den takip edebilirsiniz.
_________________________________
Bu arada yazıya şöyle de başlanabilirdi tabi:
– Jesus Christ.
– Efendim?
– Superstar.
– Estağfurullah, görevimiz.
– Who are, what have you sacrificed?
– Nazaret’li İsa. Meryem’in oğluyum. Babamın kim olduğu konusunda rivayet muhtelif. Bazılarına göre Yusuf, bazılarına göre ‘O’. Eksi 5 eksi 8 yılları arasında doğmuşum. Biraz marangozluk yaptım ama daha çok hitabet, şu bu, bilirsiniz. Bir kesim de beni daha çok Magdalenli Meryem’in sevgilisi olarak bilir.
Neler çektin derseniz.. Kanımı verdim içesiniz diye. Etimi verdim, meze yapasınız diye. Çarmıhlara gerildim, sizin günahlarınız için. Şimdi de geri dönüp sizi kurtaracağım günü bekliyorum. Daha ne olsun.. Duydum ki çarmıhtayken melek kılığındaki Şeytan tarafından kandırılıp normal evli bir adamın hayatını yaşamaya başladığım, sonra aklım başına gelince de Tanrı’ya yalvarıp vazgeçtiğim iddia edilmiş bazı kanallarda, ama bu konuda yorum yapmayı doğru bulmuyorum.
too much heaven on “your” mind.
ayrıca, çok komiktir bu müzikalin kostümleri.
tarafından ç. 25 Temmuz, 2006 at 9:11 amA-aa! Ben bunu izledim yarım yamalak, çok sevdim. Ağladım. Yine izlerim.
tarafından Jelatin Hanım 25 Temmuz, 2006 at 11:33 amToo Much Heaven On Their Minds’ı koyuyordum neredeyse, Ç, sonra bu tanıtım için ağır gelmesin diye değiştirdim. Ve sensin komik.
Jel, seyret tabi, böylece bana yazmayı hatırlarsın belki. Sonradan: Boşa çıktı cevap, yazmışsın.
tarafından Simon Templar 25 Temmuz, 2006 at 1:16 pmaauu demin burda baska bi yazı yokmuydu günün filmlerini işaret eden?
tarafından uzay 27 Temmuz, 2006 at 12:28 amyazı duruyor Uzaycık, sağ tarafta, Pages’in altında, işareti kaldırdım sadece, nasılsa gün bitiyor diye. umarım ona bakarım sonra derken kaçırtmadım bir filmi.
tarafından Simon Templar 27 Temmuz, 2006 at 2:05 amkablolu tv.nin azizliğine ugramasaydım bir türlü izleyemdiğim atlara fısıldayan adamdı favorim ama baska sefere artık:)) senden bi sorun yok yanii yayın gitti:))
tarafından uzay 27 Temmuz, 2006 at 1:05 pmyüce jesus sen bizi koru
tarafından zizu1912 27 Temmuz, 2006 at 4:24 pmben de bir istanbul masalı’nın eski bölümünü tercih ettim zuzay’cık. neyse başka zaman seyrederiz artık:)
tarafından Simon Templar 27 Temmuz, 2006 at 11:29 pmzizu, “there are too many of you. heal yourselves. leave me. leave me alone.”
tarafından Simon Templar 28 Temmuz, 2006 at 1:58 am[…] Original post by Simon Templar and software by Elliott Back […]
tarafından aso » SÃPERSTAR (Jesus Christ) 17 Ağustos, 2006 at 5:09 pmyaptığınız çok ayıp biz sizinle dalga geçmiyoruz. biz kimizki dalga geçelim. (the way to be happy is to make oders so..)
«Ne mutlu görmeden iman edenlere!» Yuhanna 20:26-29.
tarafından Anula 20 Eylül, 2006 at 9:54 pmben bir biz’in parçası olmadığım gibi kimseyle dalga geçtiğim de doğru değil bu yazıda.
tarafından Simon Templar 1 Temmuz, 2008 at 3:48 am