h1

kalipso tadında

23 Kasım, 2006

Nadiren, yılda birden bile az gittiğim bir alışveriş merkezi var. Birsürü metro, sonra bir uzun otobüs yolu uzakta. Ancak alışveriş bakterisinden vücudumda karıncalanma dayanılmaz olduğunda gidiyorum. Bugün de yoldaydım. Otobüse bindiğimde hava kararıyordu. Kadın (şoför) ışıkları kapadı. Tam şehirlerarası yolculuk gibi oldu. O yolculuğun da en güzel anı ışıkların kapandığı andır diye düşündüm. Ki yanımdaki kadın tepe ışığını açtı. Evet, o yolculuğun en kötü anı da yanındakinin -ki genelde kadın değildir- otobüste ışığı yakan tek kişi olmasıdır.

Ne çok yaptım o yolculuklardan. En çok Ankara-İzmir arası. Sıkıldıkça ben eve gidiyorum derdim Perşembe’den. Pamukkale, Kamil Koç, Ulusoy, pardon Ulusoy yoktu o zaman henüz İzmir’e, ATS vardı, ATS’ye atlar, giderdim; artık hangisinin saati uyarsa (hangisi daha geçse), hangisinde son gün yer bulunursa. Ulusoy gelsin isterdik. Sanki o temsil edecekti bizi. Pamuk ve Kamil aksiliklere fazla açıktı, fazla taşraydı, Varan da fazla üst sınıftı. ATS’yi öyle sanardık birara, öğrenci dostu, bize göre. Kısa sürdü ama bu, Ahmetoğulları Taşımacılık Sanayi gibi bir ismi olduğunu öğrenmemizin de rolü vardır belki.

İyi olurdu kaçamak. Ev için de iyi olurdu. Sonra kirlileri götürürdüm, annem yurdun çamaşır makinasından daha çok seviyor yıkamayı diyerek. Sevimli bir deterjan reklam vardı eskiden (ailemizin deterjanı omo’dan tabi), anneler gününde eve oğlandan büyük bir paket gelir, anne açar, kirliler çıkar, yine de güler anne. Biz o sahneyi canlı yaşadık. Ama benden değil (yoksa ben yaşayamazdım, di mi, tahmin etmeniz gerekirdi), abimden olurdu paket.

*

Dönerken otobüs daha uzun sürüyor. Işıkları kapadı yine adam. Topu topu birkaç kişiydik otobüste. Zaten şehirdışında gidiyoruz. O zaman tam şehirlerarası yolculuklara benzedi. Haftaiçi ve bayram değil seyran niye gidelim zamanlarının boş otobüslerine. Yollarda olmak. Ah, şimdi açıkdenizlerde olsaydım diye nakarat edilen tek Türk kalipso şarkısı o sırada dolandı dilime. Nakaratın devamını bir türlü hatırlayamadım ama: kaptana söyleyip ıssız adada kalsaydım, veya kumsalda yatıp margaritamı yudumlasaydım gibi alternatifler geldi aklıma.
*

Tatil resmen yarın başlasa da şehir bayağı boşaldı. Arada annesin-babasını, veya sadece annesini veya sadece babasını (burada boşanma oranının %50’nin üstünde olduğunu bilmiyorsunuz tabi siz) karşılayıp eve götüren çocuklar vardı metroda. İlişkiler biraz daha durgun, uzak, soğukkanlı, olgun göründü ama bana. Çocuğu büyük de olsa ‘sütünü içiyor musun yavrum’ demiyormuş gibi anneler.

Size bugün sebebiyle ‘nihai’ Şükran günü şarkısını çalayım. Böylece siz de Şükran gününü kanınızın son damlasına kadar hissedesiniz diye. Bir noktada eminim, nedir ya bu garip şarkının sözleri diyeceksiniz.

Alice’s Restaurant dönemin hippi şarkısı. Vietnam Savaşı için askere alınma mecburiyetinden kaçmanın, bir kesimin gayet tabii davası olduğu dönemin.

9 yorum

  1. Kederlenmişsiniz, Simon, yalnız hissetmişsiniz.
    En iyisi film izlemek olurdu sizin için bu aralar. Hadi, üzülmeyin.

    Ben de İzmir Ankara arası otobüs yolculuğu çok yaptım. Pamukkale ve Kamil KOÇ’la. Bir seferinde bilet bulamadım. Hangi firmaydı hatırlamıyorum, en arka koltukta yer buldum. Bir sürü bıyıklı adam vardı o sırada. Sabaha karşı kaza yaptık. Bir koyun sürüsünü ezip geçmiş şoför. Jandarma geldi, tutanak filan tuttu, çoban anlaşmaya yanaşmadı vs. Bekledik öğlene kadar. Ben, sevgilime sürpriz yapmaya gidiyordum, berbat bir yolculuğa dönüşmüştü. İzmir Ankara arası, dağların seni avuçlarıyla denize götürmesi gibidir, bir de şoför ışıkları kapatırsa… Ah!


  2. ben bir hafta sonra uzun bir otobüs yolculuğu yapacağım ki otobüs yolculuklarını hiç sevmem…benim favorim trenlerdir…trenlerde hep daha rahat etmişimdir…

    şehir sakinmiş…tadını çıkar…


  3. buna annelik içgüdüsü diyorum ben. yazdıktan az sonra kötü bir yalnızlık ve keder çoktu içime. ama yazıma hiç yansımadı şimdi bu, çok memnun duruyor o yazı diye düşümüştüm.
    anlaşmak böyle birşey olmalı. (peri hanıma’ydı bu).


  4. uçun meti.


  5. alışveriş bakterisi isterim ben:)


  6. a, ondan kolayı mı var.. bulaşıcı bu bakteri. kapmış olan biriyle bir alışverişe çık, bir ‘bak sana yakışır bu kazak’, ‘bir de bu ayakkabıyı dene istersen’ desin, ister istemez sana da geçer. bende bu aralar çok var mesela.


  7. kalipso :deniz belgeselleri kompetanı rahmetli captan costue nun gemisinin adı; mitolojideki karşılığı : deniz perisi.


  8. a, ilk okuduğumda değil de şu an harbiden hatırladım Calypso ismini teknenin. müziğin ismi de oradan geliyor demek (deniz peri’sinden). zaten denizden ayrı düşünülmeyecek bir müzik.


  9. bu arada alice’s restaurant üzerine hiçbir şey diyen yok mu? yoksa dinlemiyor musunuz şarkılarımı:G



lizzle için bir cevap yazın Cevabı iptal et