h1

Gerçek Celatin’i Takdimimdir

3 Nisan, 2007

Yarın bu sütunlarda Celatin’in gerçek kimliği ifşa edilecektir. Şimdi uykum geldi de.
O zamana dek size Azize‘yi çalayım ben. Kimin söylediğini dinlerken anlarsınız.

(biri bana kolonya gönderse ne güzel olur. bitmek üzere ‘olonyam ve hiç de türkish lokum sitelerinden alışveriş edesim yok.)

₪₪₪₪ ₪₪₪₪ ₪₪₪₪ ₪₪₪₪

Bu blog eleştirisine bir süre önce gördüğüm bir rüyayı anlatarak başlamam gerek. Ve şart!

Rüyada etrafta gugıl adamlar dolaşıyor ve onlardan kaçınmak gerekiyor. Gugıl’ın kutu reklamları beyaz ve boştur, bulundukları sitede ‘sakil’ dururlar ya. Sayfanın arka plan rengiyle uyumsuzdurlar, veya arka plan beyaz bile olsa geç yüklenmeleri, yüklenirken gidip gelmeleri dikkat çeker. O sayfaya ait değil gibidirler. Bu kutu sayfanın bir parçası mı diye bakarsınız, hayır değildir.

Tam o günlerde seyrettiğim, II. dünya savaşı sırasında geçen bir Dr. Who bölümünde ağzında gaz maskesi olan ve “mommy, are you my mommy?” diyerek yaklaşan çok tehlikeli çocuklar vardı, yakalayınca kendilerine çeviriyorlardı. Ve bu korkunç birşey çünkü onlar insan değil, başka birşey. Onun gibi, üstleri gugıl’ın içi boş kutularından oluşan ve gidip gelen şeyler yazan insanlardan kaçmak gerekiyor, yoksa kendilerine çevirecekler.

Gugıl’ın o reklamları ile olan hislerimi en iyi bu rüya açıklayabilir. Aynı şey, popup reklamlar için de geçerli.

Şimdi gerçek Celatin’e geçebilirim. İfşa ediyorum:

Blogda güzel resimleri olan Bilkentli kız bir tapon,
Asıl sayfayı yapan gerçek ismi Seiko olan bu Japon:

gelatine.jpg
İnanmayan su siteye bakabilir. Ne diyor resim altinda: “Seiko – the amazing force behind Gelatine”.

Hatta bir şarkısını da dinleyebilirsiniz gerçek gelatine’in (ama çok da tavsiye etmem).

__________________

Celatin’e “eskisi kadar güzel yazamıyorsun” demiştim bir süre (o yüzden açıldı başıma zaten bu eleştiri işi). Bilmiyorum, bunun bir süre okuyunca yazarı çözümlemekle (numaralarını öğrenmekle) veya beklentini ilk zamankine göre yükseltmekle ilgisi var mı.. Bu kaçınılmaz olarak böyledir. İlk filminde herhangi biri olarak değerlendirilip çok beğenilen bir yönetmen bir süre sonra o filmlerin yönetmeni olarak değerlendirilir, çıta yükselmiştir.

Olabilir, ama sanırım objektif bir tarafı da vardı bunun. İnsan güzel şeyler yazınca bir süre sonra ne yazsa kendine has dokunuşuyla minik güzel bir inci yaratacağını sanıyor ama her zaman öyle olmuyor. Veya çok sık yazmak vasata doğru götürüyor yazarı (P. Mağden’in önceki bırakışının nedeni, sık yazmaktan geçici olarak tükenmek). Sonuçta şu yazıda olduğu gibi inciler çıkmıyor.

Çok da ince eleyip sıkı döküyor Jel. Okuduğunuz her kelime bir sonraki bakışınızda değişebilir, gördüğünüz fotoğraf kaybolabilir. Bazen de bu yüzden çok şey dolmuş oluyor bir posta. Ama o öyle biri. Mükemmeliyetçi.

Ben olsam şu an onu Harp er’s’a veya Marie Cla ire’e yardımcı editör yapardım. Birkaç yıl içinde de editörlüğe atlardı. Çok iyi yapar bence. Ve bir bloğu, yazanı eleştirmeden eleştirmek ne kadar zor. Hele hele bu, en son bir yorumuma cevap yazdığında listelerde Yeliz’in şarkılarının olduğu Celatin olunca.

[yanlış birşey dediysek sürç-i lisan kabilinden.]

5 yorum

  1. orda turk marketleri yok mu? belki ortadogu marketlerinde vardir. bulmazsan gondereyim ben sana.


  2. Mail e adres alalım…


  3. Turk marketleri var galiba. Ilk geldigim gunlerde gitmistim bir tanesine (on tarafindaki restoranda Avrupa Basket Samp.ni yayinlayabilirler diye). Iceride klasik bir Bakkal Semsi amca, raflarda Baktat fasulye, Bizim margarin, Tiryaki bulgur… buraya ait degil, farkli bir zaman ve mekandan isinlanmis gibiydi. Raflara bon bon bakip ciktim. Rahatsiz oldum neredeyse.
    Neyse, yakin degil zaten. tul umba denen yere ilk defa baktim, stoklarinda kalmamis. Ama baska bir sitede buldum galiba.
    Tesekkur ederim Pelin. Ama dert olur zaten gondermesi.

    Uzgun Prensescik, sana daha da zor olur. Ama cok sekersin, sagol.

    ama vicdan azabı ağır basan biri (gütermann marka iplik ve hacışakir sabunlarla dikiş yapan biri) göndermek ister belki.. zor olur demem, kabul ederim o zaman.


  4. Bugün iğrenç bir gün geçiriyordum, istatistikçi 17.30’a ek ders koymuştu. Yanlış sınıfa gitmiştik, tekrar istatistik sınıfını bulmuştuk. Çok yorgundum, gözlerimin altı mordu. Dersteydim. Sonra bir an dedim ki içimden, “Boşver be her şeyi! Sen Marie Claire’e editör olacak kızsın!” Kendimi iyi hissettim. Dersi dinledim, anladım.

    Teşekkür ederim.


  5. Ne güzel, yerine gitmiş o zaman yazı. Tamamen samimi olduğumu söylemeye bilmem gerek var mı..
    İnsanda potansiyel olsun, keşfedilecek fırsatlar çıkıyor bir şekilde.



Simon Templar için bir cevap yazın Cevabı iptal et