bi’ film sorcaktım
8 Mayıs, 2007Bilmece için değil. İki gecedir tam uyumak üzereyken aklıma takılıyor.
Şimdi, 20.yy. başlarında, İngiltere’de alt sınıftan gelen akıllı bir genç var. Bu genç oğlan, bir banka veya finans kuruluşu gibi bir yerde çalışmak istiyor. Bunu yapabilecek kapasitesi de var. Ama sosyal sınıfı yetersiz. Küçük bir şans edinmeye çalışıyor kendini göstermek için. Başarıyor. En alt dereceden işe başlıyor. Şu, beyaz gömleğin kolu mürekkeplenmesin diye üzerine birşey geçirilen, tüm masaların geniş bir salonda aynı yöne doğru baktığı işlerden, bir muhasebe işi.
Çalıştığı bankanın veya finans kuruluşunun sahibinin kızıyla da arkadaş bir yandan. Bir yılbaşı şirket partisinde ikisi çatı katında terasa çıkıp konuşuyorlar mesela. Oğlan hedeflerini anlatıyor (her zaman işe yarar), kız yavaş yavaş ona aşık oluyor.
Şirkette (bankada) çeşitli yolsuzluklar oluyor. Oğlan hem bunları ortaya çıkarıyor hem de küçük numaralarla hızla yükseliyor. Bu sırada kızı babası evlendirmek istiyor. Oğlan da kızdan hoşlanıyor ama tüm hırsını işine verdiğinden kızın uyarılarına rağmen durumun farkında olmuyor ve kız evleniyor.
Bir yumruk atmak için bu oğlanı arıyorum. Bilmem benim gibi böyle film dedektifliğinden hoşlanan biri var mı burada.. Bir keresinde çocukluğumdan hafızamda yer etmiş süper bi film noir’ı ve o zamanki sevgilimin annesinin etkileyici bir sahnesini anlattığı bir westernin isimlerini bulmuştum, bilkent kütüphanesinde arayıp. Çok zevklidir.
Bi de, yaklaşık 5-8 yıl önce TR’de tv’de seyretmiştim ben bu filmi. Ve nedense Soderbergh’in Kafka filmi gibi bir havası varmış gibi geliyor şimdi.
The SAINT 
Aziz Simon Bey,
Ah, tam yazının başında bu filmde Kafka havası var, diyordum ki, sonunda, zaten öyle bir hisle yazılmış olduğunu okudum.
Fakat, bu konuda yapılacak hiç bir şey yok!
Ne bir oyuncusu hatırlanıyor, ne yönetmeni, hiç değilse Avrupa filmi mi nedir, o hatırlansa!
Bu durumda yapılacak yegane hareket, tek ipucu olan TRT’de yayınlanmış olduğu bilgisinden hareketle, resmi yayın kuruluşumuzun arşivlerine girebilecek bir eleman arayışına geçmek.
Ya da, bunu unutun, bir gün birdenbire o sizi yakalasın.
Ben bu filmi seyretmemişim, seyretmiş olsaydım bir ışık bulurdum , hay Allah, yardımcı olamadım.
ohho, çavdar hanım, çok şey istiyorsunuz siz, oyuncu-yönetmen hatırlansa zaten dedektiflik olmaz. herkesin imdb’ye girerek bulabileceği şey için kim dedektife para versin, di mi ama?
avrupa filmi olup olmaması pek birşey değiştirir mi, bilmem. tahminim ingiliz ve abd.
trt’de miydi, emin değilim. benim tr’mi siz trt gördünüz galiba.
biliyorum hiç ilgisi yok ama anlattığın film bana
http://www.imdb.com/title/tt0120520/ filmini anımsattı.
bende bi ara takintiliydim.. simdi gecti.. artik sinema/film bile izleyemiyorum ki, kaldi ki arastirayim..
Bakın, daha gördüğümü bile okuyamıyorum, değil ki anlatılan filmi bulacağım.
Geçmiş olsun, bana!
mesleki deformasyon olmasın çavdar hanım? gereksiz hukuksal açıklamaları atlayarak okumaya alışmaktan?
yoksa, çok doğal birşey, ben de sık sık yaparım.
peruş:), severim ben wings of the dove’u.
deo, takıntılı olup film izlemeyi tercih ederim açıkçası.
valla acı biber sürerim, bana peruş deme. acı acı konuşurum, şaşırırsın.
heh hee… yaparım, deme öyle. istersen güzel, yepyeni bir isim uydurabilirsin. ama güzel olacak.
sevgilerimle.
Simon aşkolsun, nasıl da isim uydurup, takıveriyorsunuz?
Peruş ha! Afedersin Peri ama, çok güldüm.
Zaten ben de kısa yoldan Çavdar oluverdim.:)
Ha, bir de şu mesleki deformasyon var ki, çok doğru bu dediğiniz. Beri taraftan da maalesef çok tehlikeli, atlayıveriyorsunuz, işte.
Kazan dairesi (Boiler Room) ?
seslenmeyeyim en iyisi.
benim ekmeğim çavdar, çavdar hanım.
TT, umarım öğrenmiş/çözmüş olmakla ilgili bir beklentiye kapılmamışsındır. bu film bayağı yeni. yapım tarihi dışında bir de yeni hissi var. benimki yy.ın başlarında geçiyor. bu kız siyah, öyle olsa bunu hatırlardım. sonra vin diesel oynuyor ki bu, soracağım bir film olmaktan çıkarıyor onu başlı başına. zaten o yüzden de bir gerilim-macera. nerdee benim duygusal filmim..:P
peki nasıl olacak? bakışamayız da. yani bir şifre bir sembol, bir renk… hiç bir şekilde mi seslenmeyeceksin? aşkolsun. nedenmiş! şimdi inka’lar renkelri kullanıyorlarmış yazılı iletişimde. sen benim için bir renk düşünebilirsin mesela. sana hangi rengi düşündürtüyorsam. ciddi ama. beni kızdırmak ya da dalga geçmek için olur olmadık bir renk değil.
ben seni seviyorum simon, ne çok kavga etmek istiyorsun benimle, yaa. sürekli alttan alıyorum, peki ama sen ne yapıyorsun? hadi, tümden barış benimle. sonra çok güzel bir renk bul. ama rica ederim simon, tirşe rengi filan deme, lütfen.
kocaman, pufuduk, bembeyaz sevgielerimle.
gülümse!
scareface!
scareface yokmuş, scarface versek desem ayıp olmaz, di mi çağlayan? (maalesef o diil.)
ilginçtir, hatta çok ilginçtir, senin sayfanda da yeni yazılmış benzer bir film sorusu var. onu bulması sanki daha kolay ama.
buldum ben, benim aradigim filmin adini… Gone with the Wind 🙂
cok guldum cevabina 🙂
valla aslinda yazinin tamamini okudum ve ciddi ciddi bulmaya calistim senin filmi, cok severim sinemayi, yakindan takip ederim. kim oynamis degil, kim yonetmis diye sorarim.
en azindan sen filmi izlemisin, benimkisi daha bi ukte. umarim bulursun, saglicakla kal!
Ben bu filmi çok iyi biliyorum aslında, ama düşündükçe başka bir filmle karışıyor. Sarı hafif uzunumsu saçlı bir genç adam sanki azıcık pisimsi bir han gibi bir binaya giriyor bir sahnesinde. Başka bir sahnede ise kısa ve siyah saçlı genç bir adam başka masaların da olduğu o finans merkezi(!)nde masasının önündeki sandalyede oturan birisine birşeyler anlatıyor. Ama ne kadar zorlarsam zorlayayım birbirinden ayıramadığım için sahneleri filmi de hatırlayamıyorum. Çok aklım takıldı ama bu filme, gidip gelip bir ümit ‘cevap’ çıktı mı diye bakıyorum. Bulursan adını buraya da yazarsın değil mi?
bana çok oluyor bu tür imgelerin içiçe geçmesi durumu.
öğrenirsem haber veririm sana.