h1

Biliyorsunuz Kılıçdaroğlu Alevi

7 Haziran, 2011

[Geçen yıl demiştim: Blogunuzun kaçıncı yılını doldurduğu iş değildir. İş, mesela, blogunuzun Nadal’ın kaçıncı Roland Garros şampiyonluğuna şahit olduğudur. Bizde 5 oldu (bir yıl sakatlanmıştı Rafa).
Aslında, cümleyi “İş, mesela, blogunuzun Roland Garros’da kaçıncı Federer-Nadal finaline şahit olduğudur” şeklinde de kurabilirdim (belki o yüzden kazanamıyor Federer). O da 4. Yalnız, artık kupayı kazandığında ne yapacağını bilemeyip tribünlere fırlamak, olmadık yerlere basarak ulaştığı ailesine, ve etraftaki bilimum kişiye sarılmak şeklindeki heyecanı geride bırakmış gibi Rafa. Olmadı (heyecansız bir boğa, işlemeyen bir İsviçre saatinden evla değildir), üstelik sevgilisi de tribündeydi bu sefer.]

. . . . . . . . . .

Cumhuriyet tarihinin en heyecansız seçimini yaşıyoruz. 2007’ye dek her seçimde önemli değişimler, inen çıkan partiler olurdu, yüzdeleri önceden hiç bilemezdik. 2007’de de en azından AKP’nin oyu bayağı bir soru işaretiydi, yaklaşık %36-48 arası tahminlerle. DTP bağımsız aday yolunu benimsemişti, bir yenilik getirmişti; onlara Ufuk Uras ve Baskin Oran da eşlik etmişti.

Bu seçimde tüm aktörler aynı (parti bakımından), tek değişen Kılıçdaroğlu.Ama o tek başına hareketlendiremedi durumu. Bu hareketsizlik ve heyecansızlığın normalde oy verme oranını düşürmesi de beklenir, 2007’ye göre, bakalım öyle olacak mı. Birkaç değişik, hoş isim var dtp ve chp’de, ama pek etkileyemediler ortamı.

En önemlisi de oy oranları aşağı yukarı belli gibi. Zaten farklı olması da bu partilerle mümkün değil gibi. Çünkü CHP’nin de MHP’nin de ve kalanların toplamının da geçemeyeceği limit değerleri var. Tüm konjonktür lehine olsa CHP %32-34’ü, MHP 16-18’i, geri kalanlar da toplam 15-16’yı geçemez. Bu durumda da AKP’ye (hepsinin maksimumu aynı anda gerçekleşmeyeceğine göre) minimum %40 kalıyor. (Yerel seçimde bunun altına düşebiliyorlar, çünkü onda baraj olmadığından küçük partiler daha etkili olabiliyorlar).

Ve AKP için diğerleri gibi bir üst sınır yok. Onlar herşey lehlerine olursa %60’ı bile vurabilirler. Kitle partisi denen şey de bu. Kemik (dinci diyelim) oyları, Saadet’i de hesaba katınca %15 olsun, gerisi yanar-döner, güçten yana dönen, kişiliksiz-şahsiyetsiz oylar.

Bu bakımdan aynı ANAP’a benziyor AKP. Onları zayıflatacak tek şey, sağ kanattan popüler (liberal veya çiftçi odaklı) bir parti olabilir gibi duruyor. Hatırlarsanız ANAP’ı da zayıflatan DYP’nin kurulmasıydı. Ama şu an ne DP’de o görünüm var, ne de parti kurmayı düşünen diğer kesimlerde (TOBB mesela bayağı iddialıydı bir aralar). Olabilirmiş gibi de görünmüyor çünkü herkes yeni bir macera (ve RİSK) yerine pastadan pay almaya odaklanmış durumda.

. . . . . . . . . .

Çıkan bilimum kaset ifşalarını da heyecansız ortama heyecan katma çabası olarak yorumladım ben. Bir anlamda kamu yararı gayesi güden hareketler.
Yalnız, şu kesin ki bizde böyle komplolar direk maruz bırakıldığı kesmi zor durumda bırakmak için yapılıyor. Ben buna 1. dereceden etki diyorum.
Dikkat ederseniz AKP’den pek fazla “bu komplo bizi zor durumda bırakmak için yapılmıştır şeklinde” bir tavır gelmedi. Gerek de olmadı, çünkü onları direk suçlayan geniş bir kesim olmadı. Oysa, gelişmiş bir ülkede bu haberler üzerine en çok AKP zorda kalırdı, Tayyyip insan içine çıkacak yüz bulamazdı. Yani gelişmiş ülke komplosu, o komployu yapması muhtemel kesmi zor durumda bırakmak için yapılır diyebiliriz ki ben de buna 2. dereceden etki diyorum. Kahn olayından sonra Fransa’da Sarkozy’ye desteğin azalması gibi.

Yalnız, bizim halkımız için bir numaralı kritik kelime içtenlikse ikincisi de mağduriyettir. AKP’nin iki seçimdir oy oranını belirleyen faktordü mağduriyet (ilkinde Tayyip’in içeri girmis olması faktörü ki buna oynadılar zaten, ikincide cumhurbaşkanlığı seçimi, ordu muhtırası). MHP’ye neresinden baksan kaybettirdiğinden çok kazandırır bu olaylar.

. . . . . . . . . .

Binali Yıldırım da buradan aday ya, AKP’nin İzmir vaatleri ulaşım üzerine. Yalnız, vaatte bulunan 9 yıldır iktidarsa ‘bunları yapacağız’ cümlesinin yanında, ‘şimdiye dek niye yapmadık’ açıklamasının bulunması gerekmiyor mu? Hızlı tren mi? Biz Japonya’daki hızlı tren görüntüleriyle büyüdük. Orada ’60’larda, Avrupa’da 70’lerde başlamış hızlı tren. 2011’deyiz ve ben İzmir’den Ankara’ya trenle 14 saatte, Eskişehir’e 10 saatte gidiyorsam kimsenin bu konuda konuşmaya yüzü olmaması gerek.

Hatta, madem suyun yanındayız ve bu şehir de ülkenin en büyük limanına sahip, getirirsin hızlı deniz otobüsleri, hatta katamaranlar, İstanbul’a tatil yapar gibi (ama 9-10 saatte) gidersin. Tüm sahil hattını dolaşarak hızla Antalya’ya varırsın. Hayal değil, medeniyet.

. . . . . . . . . .

Bir ülkenin anayasasında olması şart maddelerden birisi halka karşı ayrımcılık suçu. Onlarca mitingde aynı şey: Tayyyip “biliyorsunuz Kılıçdaroğlu Alevi” diyor, halk kitlesi uzun uzun yuhalıyor. Hadi, ilkinde o tepkiyi beklemeden salakça söyledin. Gelen tepki üzerine soğuk soğuk terler ve ben ne yaptım ya, dersin. Hayır, bir sonraki miting, aynı manzara. Hatta anayasada açıkça şöyle yazmalı: “Böyle bir sözü eden aşağılık bir pisliktir ve halkı, dil-din-ırk-cinsiyet yönünden ayrımcılığa sevkettiğinden ağır cezada yargılanır.

8 yorum

  1. ve bu insanlar alevi açılımı yapıyoruz diyorlar, birileri de tüm bu iğrenç, sahtekar, ikiyüzlü pislik heriflere arka çıkıyor. seçim arabaları hepimiz biriz, kardeşiz, biraradayız yalanlarıyla dolu bir şarkı çala çala dolaşıyor ve ben bunları dinlemek zorunda kalıyorum. çileden çıkıyorum, sinirden çatlıyorum


  2. televizyonda da dönüyor aynı reklam sürekli. sen döndün bu arada demek ki. sen misin dönen, al sana rezil şarkılı parti minibüsü, demişler sana.

    bu arada, aklıma geçen genel seçim öncesi tartışmalar geldi. ordunun çıkışı sonrası, ‘demokrasi uğruna’ diyerek (yani aslında o mağduriyet haline tav olarak) akp’ye oy vereceğini söyleyenler vardı, “benim oyum emanet” diyorlardı. ne oldu onlara?


  3. adamın dünki açıklamasına ne demeli? biz olsaydık asardık dedi. bu adam işte, kürt açılımını yapan, ileri demokrasi diyen kişilik. ilk defa şok oldum bu seçim döneminde. o idam gerçekleştirilse o zamandan bu yana patlayan bombalarla yaşar, en azından israil’e dönerdik.

    zaten 2002’deki seçimden önceki anayasa değişikliğini (idamın kalkması, 301-302-361’in kalkması) desteklememiş, oylamaya da katılmamıştı o sırada yeni kurulmuş olan akp. sonradan bu partiyi demokratik bulanlar o oylamayı unutmayı tercih etti.


  4. bu partiyi demokrat bulanlar o kadar çok şeyi unutmayı tercih ediyorlar ki…çember bence ciddi şekilde daralıyor ama kimse bunun farkında değil sanırım.


  5. evet döndük…gerçi tekrar ortama uyum sağladım ama her gün bir fasıl “oralarda hayat ne kadar farklı” diye iç geçiriyorum.bir de oradaki insanlar cennet hayatı yaşadıklarının farkındalar mı acaba diye düşünüyorum. bari bizim gibileri bir adaya falan sürseler…


  6. kesinlikle farkında değiller. ama cennet diyor musun? yoksa, o da fazla durağan, seçkinci, bazen donuk, hatta belki soğuk, ve sonuç olarak yabancı gelmiyor mu? sanırım çok ideal bir süre kaldınız böyle dediğine göre.
    benim son zamanlardaki ideal gördüğüm hayat çift yönlü olacak. burada da, oralarda bir yerde de ayağın olacak. turist gibi değil, bu tip sürelerle kalacak şekilde gidip gelebileceksin istedikçe. ama öyle bir iş çok zor tabi.


  7. an itibariyle (harita tamamen sarıya boyanmışken) kesinlikle “durağan, seçkinci, bazen donuk hatta belki soğuk ve sonuç olarak yabancı” hayatı bin kere yeğlerim buralarda olmaya. birilerinin daha yapacak çok işi var, kendimden geçtim kızım için üzülüyorum. kendilerine küfür edilen, üzerlerinden geçilen halkım tercihini yaptı.


  8. çok yanlış bir zamanda söylemişim o sözü, çok.



Yorum bırakın